OBEZİTE

Obezite; yani şişmanlık, vücutta fazla miktarda yağ birikmesi sonucu ortaya çıkan, tedavi edilmediği taktirde vücutta bir çok organ sistemini etkileyen ve bu sistemlerde birçok önemli rahatsızlık  oluşturan bir hastalıktır. Kalp ve damar hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığı, kolesterol ve kan yağlarında yükseklik, solunum rahatsızlıkları, eklem hastalıkları, adet düzensizlikleri, kısırlık, iktidarsızlık, safra kesesi hastalıkları ve bazı kanser türleri (rahim, meme, böbrek, kalın barsak kanserleri), depresyon gibi psikiyatrik bozukluklar obezite ile doğrudan ilişkili hastalıklardan sadece bir kaçıdır. Bu gün obezitenin insan yaşamını kısaltan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olduğu bilimsel bir  gerçektir.

Obezite, besinlerle alınan enerji miktarının, metabolizma ve fiziksel aktivite ile tüketilen enerji miktarını aştığı durumda ortaya çıkar. Sonuç olarak obezite, insan yaşamını kısaltan ve yaşam kalitesini olumsuz yönde etkileyen bir hastalık olarak tanımlanabilir.
Yapılan araştırmalara göre, obezite özellikle son 20 yılda, bütün dünyada süratle artmakta, adeta bir salgın hastalık gibi yayılmaktadır. Ülkemiz içinde durum pek farklı değildir. Hareketsizlik, hızla tüketilen yüksek kalorili yiyecek ve içecek alışkanlığında artma, dengesiz beslenme sonucu toplumumuzda her 3 kadından biri ve her 5 erkekten biri obezdir.

Klinik   bulgular

Doktorlar obeziteyi klinik olarak tanımlamak için kilogram olarak hesaplanan vücut ağırlığının metre olarak hesaplanan boyun karesine oranlanması (kg/m2) ile elde edilen Vücut Kitle indeksi (VKI) ya da İngilizce adıyla "Body Mass Index"(BMI) değerini kullanmaktadırlar. Örneğin; 71.5 kg ağırlığında ve 1.65m boyunda bir bireyin vücut kitle indeksi; 71.5/ (1.65)2 ; 71.5/ 2.72= 26.28 kg/m2’ dir. Buna göre erişkinlerde vücut kitle indeksi (VKİ)'nin 24'in üzerinde olduğu kişiler aşırı kilolu (overweight), 30'un üzerinde olanlar obez (şişman) olarak tanımlanmaktadır. VKİ’nin 40 kg/m2 üzerinde olduğu durumlarda ise acilen önlem alınması gereken, her türlü metabolik, vasküler ve diğer komplikasyonlara açık olup büyük risk altında olan Morbid (ölümcül) Obezite’den bahsedilir.   
VKİ değeri yaş ve cinsiyetten bağımsızdır. Bununla beraber, BMI kullanımı, çocuklarda, hamile kadınlarda ve çok adaleli kişilerde doğru sonuç vermez, bu nedenle kullanılmamalıdır. (Bakınız Tablo 1)

 Tablo-1: Vücut Kitle İndeksi Değerleri

18.5 kg / m²'nin altında olanlar

Zayıf

18.5-23.9 kg / m² arasında olanlar

Normal kilolu

24-29.9 kg / m² arasında olanlar

Fazla kilolu (Overweight)

30-39.9 kg / m² arasında olanlar

Obez (şişman)

40 kg / m²'nin üzerinde olanlar

İleri derecede obez (Morbid obez)

Obeziteyi tanımlamada kullanılan bir diğer yöntem Bel Çevresi Ölçümü’dür. Obez bir kişinin  değerlendirmesinde vücuttaki toplam yağ miktarı önemli olmakla beraber, yağın nerede biriktiğini bilmek daha önemlidir. Karın çevresinde yağ birikimi (abdominal obezite), kalça ve vücudun diğer bölgelerinde yağ birikiminden daha fazla sağlık risklerine neden olur. Bu riskin ortaya konması için basit fakat doğru bir yöntemdir. Erkeklerde 102 cm, kadınlarda 88 cm üzerindeki değerler obezite ve artmış obeziteye bağlı hastalık riskini gösterir (Bakınız Tablo-2).

Tablo-2: Bel Çevresi Ölçüm Değerlerinin Anlamı

 

Artmış risk

Yüksek risk
(Obez)

Erkek

> 94 cm

> 102 cm

Kadın

> 80 cm

> 88 cm

 

TEDAVİ

 

Obezite tedavisi bu konuda uzman olan hekimler tarafından planlanarak yine bu hekimlerin gözetiminde yapılmalıdır. Hastanın eğitimi tedavinin esasıdır.Bazı olgularda sabah kahvaltısı gibi çok önemli bir ana öğünün yenmemesi gibi çok basit problemler obezitenin altında yatmakta ve hastanın sadece düzenli olarak sofraya oturması sağlanarak bile iştahı azaltılıp kilo vermesi sağlanabilmektedir. Beslenme alışkanlığı kadar günlük aktiviteleri, hareketliliği de araştırılır.  Bazı olgular bazal enerji ihtiyacını karşılayacak ölçüde beslendiği halde aşırı hareketsizlik nedeniyle kilo almaktadırlar. Sonuç olarak bu ilk görüşmede obeziteye neden olan dengesiz beslenme ve aşırı hareketsizlik gibi problemler ortaya konur.

Temelde vücudun ihtiyacı olan ve vücuda giren enerji kaynakları arasındaki dengesizlikten kaynaklanan obezitede tedaviye başlamadan önce bu dengesizliği doğuran, altta yatan bir sağlık problemi olup olmadığı yani; hastanın kilo almasını kolaylaştıran , kilo vermesini zorlaştıran bir rahatsızlığın olup olmadığı araştırılır. Bu hastalıklar arasında; hipotiroidizm (metabolizma hızının düzenleyicisi olan tiroid hormonlarının az salgılanması), şeker hastalığı (obezite sonucu gelişebildiği gibi şeker hastalığının altında yatan fizyopatolojik olaylarda aşırı kilo almaya neden oluyor olabilir), cushing sendromu ( böbrek üstü bezlerinden aşırı kortizol salgılanmasına neden olan bir hastalıktır) ve başta insülin direncine neden olup kilo almayı kolaylaştıran çeşitli insülin direnci sendromları (polikistik over hastalığı, metabolik sendrom, çeşitli konjenital sendromlar) olmak üzere bir dizi endokrin-metabolizma hastalığı, depresyon gibi psikiyatrik bozukluklar yer almaktadır. Obeziteye neden olan ya da obezite sonucu gelişmiş olan bir hastalık saptanması durumunda bu bozukluklara uygun tedavilerin uygulanması gündeme gelecektir.

Tedaviye başlamadan önce bu araştırmaların yapılmamış olması uygulanacak tedavilerin başarısızlığına neden olabilir.
Bir sonraki aşamada kişinin ideal kilosu hesaplanır. Bu kiloya ne kadar zamanda ulaşılacağı, kilo kaybetme hızı belirlenir. Hasta obezite tedavi programı ile başlayacağı yeni yaşam tarzının hedef kiloya ulaştıktan sonrada sürdürülmesi gerektiği konusunda bilgilendirilmelidir.  Tedavinin diğer bir hedefinin ulaşılan ideal kiloyu korumak olduğu unutulmamalıdır.

Nedeni ne olursa olsun obezite tedavisinde vazgeçilmez iki yöntem diyet ve egzersizdir. Vücuda giren kalori; kişinin yaşı , cinsiyeti, mesleği ve eğer varsa eşlik eden hastalıkları gözönüne alınarak yapılan hesaplamalarla kısıtlanır ve gündelik hayatına uygun, temel sağlık kuralları çerçevesine çıkmayan bir diyet listesi hazırlanır. Bu noktada elden ele dolaşan ve herkese aynı tarz beslemeyi öneren diyet listelerinin mantıksız olduğu ortaya çıkmaktadır.

Her obezin tedavisinde hedefler, buna ulaşmayı sağlayan yöntemler kişiye özel belirlenmelidir. Egzersiz, yani vücuda giren kalorinin ve daha önceden yağ olarak depolanmış yedek enerjinin tüketilmesi için önerilen düzenli fizik aktivitiler yine doktor tarafından hastanın sağlık durumu göz önünde bulundurularak planlanmalı, hasta amacına ulaşan egzersizler konusunda bilgilendirilip motive edilmelidir. Diyet ve egzersiz tedavisi döneminde düzenli olarak yapılan kontrol ve görüşmeler hastayı hem motive hem de disipilinize eder.

Bu gün için diyet yapmayan, egzersiz uygulamayan bir kişide kilo kaybı yapabilen ilaç   yoktur.Bu bakımdan obezite tedavisi suistimale açık bir konudur. Hastaların bu gerçekleri unutmaması, boş vaatler veren tıp ve mantık dışı uygulamalardan uzak durması  gerekir.Obezitenin medikal (ilaçla) tedavisi bazı özel klinik durumlarda, doktor tarafından uygun bir durum saptanırsa, diyet ve egzersiz tedavisine yardımcı olarak gündeme gelebilir.Günümüzde diyet yapmayan, egzersiz uygulamayan bir kişide kilo kaybı yapabilen  bir ilaç  yoktur.

Ameliyat başta Morbit Obezite denilen aşırı kilolardan dolayı yaşam süre beklentisi ciddi oranda kısalmış hastalarda, diğer tedavi modaliteleri başarısız olduğunda, kilo kaybının hızlandırılmasını gerektiren özel başka sağlık sorunlarının varlığında  denenmektedir.

Mesajlar (0)

500 karakter yazabilirsiniz

Cancel or